Köpeğimi
Yeteneksizsiniz’e mi gönderseydim?
“İvan Pavlov”
Ev,
Anadolu kökenli ailelerin evi gibi kokuyordu. Havada ağır bir sarımsak ve
kızarmış sıvı yağ kokusu vardı. arkadaşım ne kadar asil ve zengin olsada,
Kastamonu’lu hizmetlisi yüzünden, evin kokusuna bu asillik sinemiyordu.
Yıllardır kendi kendime yaptığım araştırmalar ve edindiğim tecrübeler ışığında,
her evin kendine has, karakteristik kokuları olduğunu öğrenmiştim. Bu bilgi,
bana hayatta hiçbir zaman nakit olarak dönmedi. Zaten şu hayatta bana neyin,
nasıl nakit olarak döndüğünü de, halen anlamış değilim. Zira oturduğum yerden ne para kazanıyorum, ne de
kaybediyorum. Komşularla sıfır sorun politikasıyla yürüttüğüm bu hayat, bi gün
çok zengin bi adam olduğumda sona erer umarım.
Çok zengin ve asil arkadaşımın davetini kırmayıp evine
gelmiştim. Bana önce “aç mısın” diye sordu. Midem açlıktan çılgın attığı halde,
büyük bir fakir gururuyla “tokum” dedim. Bir şey içer misin diye sorduğunda
ise, yine büyük fakir gururumla sadece “su” dedim. Ve hemen ardından, “en
sevdiğim içki sudur” gibi ezik bir espri patlattım. Arkadaşım da, her asil gibi
bu espriye sahte bir gülücük fırlattı. Kahretsin, yine ezik ve fakir olduğumu
bariz derecede dışıma vurmuştum. Fakirlerle zenginler arasındaki en büyük
farklardan biri de, neyi ne zaman içine atacağındır. Mesela biz,
üzüntülerimizi, ezikliklerimizi vs. içimize atarız. En ufak mutlu ve sevinçli
hallerimiz ise hemen dışımıza vurur. Zenginler ve asiller de ise durum tam
tersi. Onlar ne zaman üzüntülü ve kederli olsalar, bariz bir şekilde dışlarına
vurur. Ne zaman mutlu olsalar, bunu asla size belli etmezler. Asiller ve
zenginler için sanırım bu duygular, çok bayağı… Arkadaşım deniz manzaralı evin
köşesinde bulunan berjere oturdu. Onun yanında bulunan büyük tekli koltuğa ise
ben oturmadım. Hemen yanında duran, küçük iskemleye koydum kıçımı. Eziklik
işte, yine beni yakalamıştı. Arkadaşım yine halimi anlamış ama asillere özel o
çaktırmama haline bürünmüştü...
Bir proje üzerine konuşmaya başladık. O kadar saçma bir
hikaye anlatıyordu ki, hayranlıkla ve “vaay! süper fikir ya” nidalarıyla
dinledim. Bu kadar saçma bir komedi projesini, sanırım ancak, bu kadar zengin
ve asil bir adam sıçabilirdi. Fakat beni ilgilendiren saçmalık, proje değil,
banka hesabımdaki eksi bakiyeydi. Bana sormadan, kredili mevduat hesabı
açmışlar. Hesabım tam eksi 250 TL. ben de salak gibi çekmişim parayı, yemişim.
O sebeple, zengin arkadaşım ne kadar saçmalarsa saçmalasın, beni mutlu
ediyordu. zira ondaki o artı oğlu artı bakiyeli hesapla, küçük bir holivod
kurabilirdim kendime. Hatta küçük bir çarliz teron, orta boylarda, angelina
joli, her boydan da, eva mendez alabilirdim kendime…
Sohbetimiz ertesi gün çekimlere başlama kararı alma kıvamına
gelmişti. Fakat her zengin ve asil akranımın başına geldiği gibi, ailesi
kapıdan içeri girmiş ve bütün planları alt üst etmişti. “biz asil oğlumuz içün,
Amerika’da yüksek, master bla bla bla yapmasını düşünüyoruz” bla, bla, bla ne
kadar da asil… bu dramatik hikayenin finalini size yazmak istemiyorum. Zorla mı
lan? Sonra yazarım belki. Nihahahaaa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder