“Elimde bir
dekopaj olsaydı, her şey daha farklı olurdu”
–Geppetto-
O yıllar çok kasvetliydi. Yılmaz erdoğan şiir
yazıyor, Bülen Ecevit ford transit minibüse biniyor ve Cine 5 dekoderi olmayana,
erotik filmleri, cızırtılı ekrandan yayınlıyordu… Dikkatli bakarsanız bizim
kuşağın fakirlerinin gözleri bariz derece de bozuktur… Bu size basit gelen
şakanın gerçek olduğunu duyduğunuzda bakalım ne yapacaksınız?. Gerçek lan… Naptınız?
Hadi canım gidin işinize…
Seyyar gezen, dönen salıncakların
sokaklarda kol gezdiği zamanlardı. Hatırlıyorum da, yaşlı bi amca, tekerlekler
üzerine oturtulmuş 4-5 salıncaklı, el ile manuel olarak çevrilen mekanizmasını
bizim sokağa haftada bir mutlaka getirirdi. Bilmem kaç bin lira (!) karşılığında o
dönen salıncağa binerdik biz… bu amcanın ekurileri, seyyar lahmacuncu ve seyyar
osmanlı macuncusuydu. Bu adamlar her hafta sonu gelip, cebimizdeki binlerce
lirayı alıp giderlerdi…
O zamanlar geçimimi babamın cebinden
çaldığım paralarla sağlıyordum. Hatırı sayılır servetim vardı diyebilirim. Babamın
merdiven altı sahte kozmetik dükkanı gayet iyi iş yapıyor, akşamları eve hep
cebi dolu geliyordu. İlk zamanlar ufak tefek çaldığım paralar, gün gelip yerini
balyalara bırakmıştı. E tabii hal böyle olunca yakalanmam da çok geç olmamıştı.
Olsundu, ben yeterince zevk-i sefa eylemiştim o paralarla…. Babam ceza olarak
paraları pantolonun cebinden aşıran usta mertebeli iki parmağımı kırdı… şaka
şaka sadece dövdü. Muhtemelen birkaç yerim çatlamış olabilir ama kırılma hiç
olmadı…
Gel zaman git zaman parasızlıkla
kıvrandığım, dibe vurduğum o dönemlerde seyyar satıcıların bana açtığı krediler
sonucu gırtlağıma kadar borca batmıştım. Neyseki seyyar amcalar, dönemin türk
filmlerindeki iyi karakterler gibiydiler de onlara da borcumu sadece dayak
yiyerek ödedim… Bu dayak meselesi de artık canımı sıkmaya başlamıştı…
O dönemler kahvaltıda sadece
çokokrem yiyen ben, artık zeytin, peynir ve hatta ekmek yeme dönemine
girmiştim. Çürüyen dişlerim aşırı kalsiyuma tepki göstermiş, bir bir
dökülmüştü. Mahalle de adım dişsiz enver’e kadar çıkmıştı… ama ben bu dökülen
dişlerimi de kızlara karşı kullanıp, onlara unutamayacakları dakikalar
yaşattım. Evet mahallede ki bütün kızlara, yukarı mahallenin bıçkın delikanlısı
cengiz’i dövdüğümü söyledim. Ona kafa attığımı, onun alnının yarıldığını,
benimde dişlerimin döküldüğünü söyledim. Kızlar o kadar keyifliydiler ki, hepsi
beni bırakıp ona pansuman yapmaya gittiler… cengiz bunları geri kovaladığında
ben tabii ki de ortalıkta yoktum…
kızlar geri dönmeden olay yerinden
hızla uzaklaştığım için oldukça susamıştım. Eve girdiğimde içecek, gazoz, kola
ve vb. meşrubatlar aramaya başladım. Nedense su’ya karşı her zaman küstah
tavırlar sergiliyordum. Mutfaktan çıkıp, salona geçtim. Masanın üzerinde bir sprite
şişesi duruyordu. Yanındda ki sandalye de ise çamaşırlar. Çamaşırlarla ilgilenmedim,
hatta aklımın ucundan bile geçmedi diyebilirim. Büyük bir hevesle şişeyi kafama
diktim. Şişeyi ilk kafama diktiğimde bir flashback gördüğümü hatırlıyorum.
Flashback – 1
Köşedeki marketi dışardan görürüz. dükkanın önünde,
altlarında musluk olan plastik bidonlar durmakta… çeşit çeşit renklerde,
deterjan, çamaşır suyu vs. bidonları…
Flashback – 2
Dükkanın içini görürüz…
Ben dükkanın içindeki çeşitli
çikolatalarla ilgeniyorum.
Amorstumdan annemi görürüz… bir
sprite şişesine çamaşır suyu doldurmakta…
Bu bir saniye bile sürmeyen
flashbacketen sonra, şişeği dudaklarımdan hızla çekip, ağzımın içindeki tüm
çamaşır suyunu yere tükürdüm… gözlerim kararıyor, ağzımda lanet bir tatla
kusmak istiyorum ama kusamıyordum… uyandığımda annem çamaşırları asıyordu….
Anne – çamaşır suyunu mu içtin
yanlışlıkla?..
Ben – Öğğğh!.. Galiba…
Anne – Salaklığın sonu budur işte…
Ben – Haklısın anne…
Anne – Kalk hadi öyle yerde yatma,
baban gelicek birazdan…
Evet aynen böyle bir diyalog geçti
aramızda. Annem meğerse benim çamaşır suyunun hiçbir damlasını boğazımdan
geçirmediğimi anlamış ondan böyle rahat davranıyomuş. Ağzımdakini hemencecik
tükürmem benim hayatımı kurtarmış… e zamanın tasaruf anne modeli, damlasına
kadar hesabını yapmış kadın…
Demem o ki ekonomi bakanları ne kadar itici ise, açıkta satılan temizlik ürünleri de o kadar itici idi… Aynı zamanda, plastik topların yumurta çıkması bizi çok sinir ediyodu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder